Emanet Rütbesi

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ


Ayeti kerîmelerde sık sık  geçer insan çok zalimdir, cahildir diye . Kulluk vazifesini dağlar , taşlar , gökler taşıyamazsın insan yüklenmiş bu yükü. Bildiğinden mi cahilliğinden mi ? Acaba hesabın Çetin olduğunu bilseydi yine yapar mıydı?

"Biz emâneti göklere, yere ve dağlara arz (ve teklif) etdik de onlar bunu yüklenmekden çekindiler, bundan endişeye düşdüler. İnsan (a gelince: O, tutdu) bunu sırtına yükledi. Çünkü o, çok zulümkâr, çok câhildir. (el-Ahzâb 33/72, Hasan Basri Çantay) meâlindeki âyette geçer. Buna " Zemahşerî ve Fahreddin er-Râzî gibi bazı müfessirler buradaki emanetin “yükümlülük” (teklif) anlamına geldiğini ileri sürmektedirler. Çünkü onlara göre birini yükümlü kılmak demek ondan kendi tabiatına aykırı davranmasını istemek demektir. Âyette göklerin, yerin ve dağların kabul etmediği emanet budur. Zira insan dışındaki varlık türleri ne amaçla yaratıldılarsa o doğrultuda hareket etmek durumundadırlar, kendi tabiatlarına aykırı davranamazlar. Hatta meleklerin ibadetleri bile bir yükümlülük sonucu olmayıp insandaki yeme içme gibi kendi tabiatlarının bir gereğidir  (İslam Ansiklopedisi.com ) " 
Bu emâneti üzerimize aldık sonra emâneti imanımızın derecesine göre üstlendik.
Kabul ettik, tasdik ettik ve tatbik ettik el-tâkatü'l imkan dairesinde.
İmanımızın varlığına göre de rütbe aldık. 
Kur’an’dan ve sünnetten gelen evamir-i umumiye-i külliyeyi yani bütün her şeyle ilgili genel emirleri  insana emanet olarak verildi . Herkes istidadına göre aldı bu emâneti.

emâneti sahiplenmemizde aynı bu şekilde , Herkes derecesine göre, tâkati , fıtratı imkanınca yüklendi.
bu emanet daha farklı boyutlarda da geçer:
"...emanet ücret, kira, ortaklık hakkı, buluntu gibi maddî haklar yanında iman, ibadet gibi dinî yükümlülükler, beden ve ruh sağlığı, servet, makam ve mevki gibi imkân ve kabiliyeti gerektiren hususlar, sözleşmeler, mesken ve aile mahremiyetine saygı, nimet ve ikrama teşekkür, selâma karşılık verme, sırların saklanması vb. dinî, ahlâkî, içtimaî ilke ve kuralları da içine almaktadır. (İslam Ansiklopedisi.com)"  
O kadar geniş ki emanetin ağırlığı, maddi varlıktan manevi, ruhi hatta ve hatta sarfedilen sözler  bile bir emanetti.

Asıl en büyük emanet bu bedendi.
 Bu can da bir emanetti , mallar, evlatlar ...

"Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını, karşılığında Cenneti onlara vermek suretiyle satın almıştır. (Tevbe Sûresi, 9:111) "
Şeyh Muhammed Mercani hazretlerinin(r.a)   şöyle dediğini duydum :
" Bazıları bu âyet-i kerimeyi işittiklerinde söz konusu alışverişe sevindiler ve sevinçlerinden yüzleri bembeyaz oldu. Çünkü Allah , onları kendilerinden satın almaya ehil kılmış, bu satışa razı olmakla onların kıymetlerini yükseltmiş ve onlarda yüklü ödeme ve bol sevap nedeniyle sevinmişlerdi. 
Bazılarının yüzleri de Allah'tan utanmalarından dolayı sarardı. Çünkü Allah onlardan kendisinin zaten sahibi olduğu bir şeyi satın almıştı! Eğer Allah onların nefislerinde gizlenen iddiayı ve nefislerine sahip oldukları iddiasını bilmemiş olsaydı " Şüphesiz ki Allah , müminlerden canlarını ve mallarını satın aldı" buyurmazdı. böylece yüzleri bembeyaz olanlara , kapları ve içlerindeki her şey gümüşten olan iki cennet bağışladı. yüzleri sapsarı olanlara da kapları ve içlerindeki her şey altından olan iki cennet ihsan etti!"
Eğer müminler , itiraz kalıntılarından tamamen arınmış olsaydılar, Allah onları alışveriş yapma durumuna düşürmeyecekti!

İşte bu yüzden Allah "...nebiler ve resullerden " demeyip "...müminlerden.. satın aldı" buyurdu. Bu sebeple Şeyh Ebu'l Hasan hazretleri (r.a.) Şöyle dedi :
Nefisler üç kısımdır; kimi değersiz olduğu için satın alınmaz, kimi değerli olduğu için satın alınır, kimi de hür olduğundan alışveriş kapsamına girmez! 
Birinci kısım değersiz olduğu için satın alınmayan kâfirlerin nefisleridir. 
ikinci kısım değerli olduğu için satın alınan müminlerin nefisleridir.
üçüncü kısım ise hür olduklarından alışverişe mahal olmayan nebiler ve resullerin nefisleridir. "
Tevekkülün incelikleri , İbn-i Atâullah s.280


 Dua ile

Yâ Rab! Kusurumuzu afvet, bizi kendine kul kabul et, emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl.

Âmin Âmin Âmin

YORUM EKLE