Geçenlerde ‘Domuz’ eşliğinde tanıtılan bu “Neuralink” nedir!

Dik haber yazarı Yağmur (Mirzayeva) İbiç ' in kaleminden..

Geçenlerde ‘Domuz’ eşliğinde tanıtılan bu “Neuralink” nedir!

Bir çoğumuz yaşamışızdır, kendi aramızda ne konuşuyorsak; o ürünün reklamının aniden karşımızda belirmesi durumunu.. Misalen ben hamileyken, sosyal medyada sürekli bebek kıyafetleri reklamları çıkardı.  Eşime birgün, kasıtlı olarak; “ben filanca yere gitmek istiyorum” dedim ve üzerinden çok geçmeden o yerin tanıtım reklamını karşımda gördüm.  Bunu anlamak çok basit.  Konuşulanları dinleyen bir "akıllı telefonumuz" var. Haliyle, bu veriler aktarılıyor ve anlaşılan reklam şirketlerinin ürünleri ana sayfamızda gösteriliyor. Ama bu kadarı yetmiyor onlara. Çünkü elimizden telefonları attığımız an bizimle bağlantıları kesilecek, haliyle hükmetmeleri böyle kolay olmayacak.  Artık, ağzımızdan çıkan yetmez, aklımızdan geçen her düşünceyi okumak, zihnimizde ne planlıyorsak bunu bilmek istiyorlar. Bu sebeple, bize altın tepsilerde, öve öve bitiremedikleri öyle bir ürün sundular ki, ona aldanıp gidecekleri düşününce uykularımızın kaçması lazım! Geçtiğimiz gün, binlerce kişiye bir "domuz" eşliğinde tanıtıldı "Neuralink" Nedir bu? Kısaca izah edeyim..

Kafa derinizin küçük bir kısmını kaldırıyorlar ve bozuk para büyüklüğündeki cihazın elektrotlarını beyne implant ediyorlar.  Daha sonra, cihazın kaynaması için deriyi üzerine dikiyorlar.  Elon Musk, bu işlem için "bileğinize taktığınız akıllı bileklikden farksız" diyerek yüzümüze bir tokat daha atıyor. Sahi, adımlarımızı sayan, nabzımızı ölçen, uykumuzu kontrol eden bileklikler bir nevi çipe alıştırma görevi görmüştü zaten. Vakti zamanında, alimlerimizi teknoloji karşıtlığı ile suçlayıp "evlerinize televizyon sokmayın!" dediler diye cahil, geri kafalı, yobaz muamelesi yapan bizler; televizyonlardaki subliminal mesajlar sebebiyle ahlakı bozulan, “25. Kare” yöntemlerine maruz kalıp, algılarıyla oynanan ve neticesinde cinsiyetleri dahi değişen bir nesil ile baş başa kalmadık mı? Şimdi yana-yakıla bir takım uzmanlar "çocuklarınıza TV izletmeyin!..” diyorlar.  İş işten çokta geçti, şimdi istesek de televizyonla işleri yok.

Peki, vaktinde neden buna engel olmadılar? Şimdi aynı uzman ağızlar, bizleri tamamen köleleştirecek bu uygulamaları yine “faydalı” görür oldular. Bir insan kaç defa aynı yerden ısırılır?  Maalesef sağlam yerimiz kalmadı bizim! Şu anlık, domuzlara takılan ve çok yakında insanlara da takılması planlanan bu çipler için Elon Musk şöyle söylüyor; - Bu çipi taktıran parkinson hastaları, depresyonlular, ağır beyin hasarlılar, felçliler, sağırlar ve hatta körler iyileşecek! Peki, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem bizi, yani ümmetini muhafaza edebilmek için 1400 sene evvel nasıl uyardı? - O Deccal, bazı körleri ve ağır hastaları iyi edecek! Bunların vaadleri ile ne kadar da örtüşüyor değil mi? Bu Hadisi Şerif’in kalbimizi titretmesi lazım!  Hala nasıl olur da görmez gözlerimiz bu gerçekleri! Ne sanıyoruz biz deccali? Tamam iman ediyoruz ama önümüze her çıkana "aa tamam bu beni iyi ediyor!” diye sarılıyoruz.

Oysa domuz eti de, şarap da çok kan yapar, seni iyi eder.  Neden tüketmiyorsun? İyileşmek başka, "ŞİFALANMAK" başkadır.  Böyle haram ve şüpheliler seni iyi etse bile asla şifa vermez. Çünkü Şafi olan Allah'tır, o da asla bir harama şifa koymamıştır. Şimdi duyuyorum hafızlar, medrese hocaları, türlü sözde psikoterapi, özde bilinçaltıyla oynama ve iman genini bloke etme işlemleri yapıyorlar. Neymiş, telkinlerle geçmiş travmalarını siliyorlarmış.  Zaten bizim toplum bunalımda, herkes atlıyor. Genlerine kadar siliyorlarmış, iyi hissediyorlarmış.. Bu da insanın bilinçaltıyla oynamanın bir yoludur.  Oradan bir şey silmeye muktedir olan, oraya istediği her şeyi yüklemeye de muktedir değil midir? Bunu neden akletmezsiniz?

Artık "transhümanizm" dedikleri o korkunç sona doğru sürüklüyorlar hepimizi. Uzaktan kumanda edecekleri insan cinsi üretmek istiyorlar. Resmen ve resmen deccalin avanesi olan bu adamlar, bize firavun misali sorunsuz, hastalıksız, mucizevi bir hayat vaad ederek benliğimizi, zihnimizi ve sonunda imanımızı çalacaklar. Bencil insanoğlu hala “peki, Allah neden izin veriyor?" diye isyan ve nisyan dolu sözlerle sorguluyor. Oysa tüm bunlar bizim kendi irademizle oluyor, çünkü hiçbir uyarıya aldırış etmeden her değişik ritüele uyup fareli köyün kavalcısındaki fareler misali kapılıp gidiyoruz. Efendimiz yine bir hadisi şerifinde; "Kim deccali duysa ondan yüz çevirsin. Vallahi, kişi onu Mü'min zannederek ona tabi olur. Sevk ettiği şüpheli şeylerin ardına düşer!" buyurmuştur. Ben bu meseleleri yazınca bana saldıranlar, dünyayı pembe panjurlu sananlar var. Peki soruyorum onlara, bunca Hadis, bunca korkunç gerçekle birebir örtüşürken, hala insanlara bu gerçekleri anlatmazsak yarın kanıp gittiklerinde vebali kimin boynuna olacak? Daha neyi bekliyorsunuz? İnsanların zihinleri kontrol altına alınıyor, çok geç olmadan bunları anlatmazsak sonra ne onlar bizi, ne biz onları bulamayacağız. Bu teknolojiden haberi olmayan insanlar, bu fitneye yenik düşecek. İmanları göğüslerinden çıkıp gidecek.

Efendimizin hadisiyle sabit, hepsi deccalin kulu haline gelecek. Ve en kötüsü bu kişiler, hallerinin farkına varamadan, kendi hür iradeleriyle hareket ettiklerini sanıp, bilinçaltlarına gelen telkinlerle her isteneni yapan birer kuklaya dönüşecekler. Artık kimse hiçbir şeyi gizlemiyor, kartlar gayet açık oynanıyor. Şunu unutmayın; - Seni çip takarak iyileştiren, aynı çipe bir talimat vererek öldürebilir! - Senin zihninden bir telkinle kötü anılarını silen, aynı telkinle istediği her şeytanlığı yükleyebilir!

Bilinçaltımızla oynatmadan, vaad edilen mucizevi yalanlara kanmadan sadece sadeleşmeliyiz. Çünkü bu bize Peygamberimizin emridir.  Tam üç defa tekrar etti;

- Sade hayat imandandır! Bu sadeleşmek, robalı giymek, yamalı giymek, yer minderinde oturmak değildir! Önümüze sunulan her meseleye;

- Peygamberim bunu yapmadı, bende yapmam,

- Bu gerekli olsaydı, Rabbim bize elbette bildirirdi!

- Rabbimin vahyettiği ve efendimin, sahabesinin, ve diğer temiz neslin amel ettiği bana yeter! diyebilmektir.

Sadeleşmek, dinimizde olmayan her ritüelden arınmaktır. “İlim Çin'de bile olsa, onu alın!” Hadisi şerifini pisliklerine alet edenler bilsinler ki, o ilim, sizin ne idüğü belirsiz ritüellerinizden beridir! Bu hadisi, kendinize alet etmeniz dahi, hiçbir şey bilmediğinizin bir kanıtıdır. Yazımı yine Efendimizin çok kıymetli bir hadisi ile sonlandırıyorum. -Şayet Deccal, ben aranızdayken çıkarsa, onun oyununu bozar, delillerini çürütürüm. Ama eğer ben aranızdan ayrıldıktan sonra çıkarsa, artık herkes kendini ona karşı savunup korumalıdır.

Zaten Allah, Mü’minleri onun kötülüklerinden koruyacaktır. SadakaRasulAllah.. Demek ki bizim bu her yanımızı saran tuzaklar karşısında “Mü'min" olmaktan başka çaremiz yoktur.  Dinimize, dişlerimizle tutunmaktan başka yapacağımız yoktur. Rabbimizin yardımı böyle gelecek, deccalin fitnelerini bu şekilde tanıyacağız. Rabbim bir avuç kalan bizlerin, yardımcısı olsun. Son söz yine efendimizin olsun; -Ey Allah’ın kulları, imanınızı koruyup direnin! .

Yağmur (Mirzayeva) İbiç, dikGAZETE.com

 

Güncelleme Tarihi: 02 Eylül 2020, 20:14
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER