HE CANIM HE !

Konu başlığı makalede ele alacağım meseleye taalluk eden bir hikaye olduğu için, bu başlıkla yazmayı münasip gördüm. Rabbim maksadına vesile eylesin..

Eskiden köylerde ağalar, çevre köyün ağalarını  hanesine davet edip bir iki aşıkla sazlı sözlü eğlence yaparlardı. Yine öyle gecelerden birinde aşık almış sazı eline "Leyla ile Mecnun'un"  aşklarını anlatan bir türkü söylemeye başlamış. Orada bulunan misafirler arasında saf gönüllü bir adamcağız, aşık her sazı çalıp türküyü söyledikçe "he canım he", her namede "he kurbanım he" diyerek dizlerine vurup ritim tutuyormuş. Biraz sonra türkü bitip çay faslına geçilince bizim saf köylü aşığın yanına varıp, yahu demiş; çok güzel söyledin, çok yanık okudun sözleride çok güzeldi fakat ben birşeyi anlayamadım? Aşık, neyi anlayamadın bey amca deyince, yahu türkü çok güzeldi de "aha bu Mecnun bu Leyla'nın nesi oluyor" onu anlayamadım demiş..

Güler misin ağlar mısın?.

Gelmek istediğim mevzu bizlerinde mütemadiyen dinlediği ve okuduğu emir ve  hakikatleri "he canım he, he kurbanım he"diyerek tasdik edip, anlama ve hayata tatbik noktasında bu saf köylü gibi lakayt kalışımızdır..

Sanki Allah'ın bizim takdir ve tasdikimize ihtiyacı varmış gibi sergilediğimiz bu muamele, iz'an mahrumu bir halin tezahürüdür hiç şüphesiz. Bu dinin lazımı sadece takdir ve tasdikle mukayyet değil ki bununla mahdut kalsın. Dinlediğimiz ve okuduğumuz iman hakikatlerini hayatımızın hiç bir alanında tatbik etmiyorsak, bize kalan sadece bu dinin edebiyatını yapmak olacaktır..

İslam'ın tebliğ kısmını âlimlere, ibadet kısmını zahitlere, ahlâk kısmını ariflere, ilim kısmını da muallimlere havale ettikçe bize de bu din'in sadece adı kalır. Bu muameleyi Yahudiler ve Hristiyanlar yaptığı için " siz dini hak etmiyorsunuz" denilerek ellerinden dinleri alındı.

Onlar ne yaptılar biliyor musunuz? Önemli, ince işleri hahamlar yapsın" dediler. Hahamlara, "maaşınız bizden, siz sabaha kadar ibadetinizi yapın, melekleri susturun. Meleklerde bizi kovalayıp durmasınlar" dediler. 

Aynen böyle oldu, hikaye değil. Rüşvetlerini hahamlara verdiler. Papazlara dediler ki : " Bize zinayı serbest bırakın ama siz de evlenmeyin. Ahlâk bozulmasın." Papazlar evlenmediler, kiliselerine, manastırlarına kitlenip kaldılar. "Zina haramdır" diyen olmadı. Böyle din olur mu?

Aynı bedbaht durum bizler içinde geçerli bir meseledir. Âlimlerimize, ariflerimize, " siz namazı kılın, orucu tutun, ahlâklı yaşayın maişetinizi biz karşılarız, maaşınız da bizden" diyecek halimiz yok herhalde. O zaman Hristiyanlar gibi yapmış oluruz. Branşlaşmış bir din'in işine gelen kısmını yaşayan Yahudileşmiş Müslüman müsveddesi gibi ömrümüzü heba ederek ahirete göçüp gideriz maazallah..

Din, muamelattır!.

Öyle he canımlarla, he kurbanımlarla yaşanacak bir din değildir bu din. Vakıflara, camilere, ilim medreselerine yaptığı yardımlarla, veya hacca  gidip iki hurma bir zemzem getirip ibadeti ve kulluğu eksik bırakarak İslâmın'ı tekmil ettiğini sanan Müslümanların ruhu çınlasın!.

Bu durumdan Kesinlikle İslamı'mız zarar görmez. Muhafaza altındadır çünkü. Allah kime minnet edecek ki? İndirdiğim dini yaşayın diye bizi mi nazlayacak? " Ne olursa olsun İslam'a prim kaybettirmeyin" mi diyecek? Allah c.c dinini bir mücrimin eliyle tebliğ ettirmek ve yaşatmak kudretinden uzak değildir.. 

İslâm, ticarette neyse ahlâktada o olmalıdır. Camide ahlâk abidesi evde şer abidesi olmaklığın dinde torpili yoktur. Masiyette (günahlarda) ki rekorunun rüşvetini bir iki fakire sadaka vererek selamete çıkacağını sanan kişi, idrak tutulması bir halin kazazedesidir. 

Dini işimize geldiği gibi değil, semadan indiği gibi yaşamak zorundayız. Ve tasdikten çok hayat nizamı yapmak mecburiyetindeyiz. "Mazaretim var asabiyim ben" bahanelerine istinad ederek selâmet sahilinin kıyısından bile geçemeyiz..

Hulâsa İslam, nihaî tek kurtuluşumuzdur. Gerek ictimaî hayatımızda gerek şahsî ve gerekse ailevî muamelatımızda İslam'ı esas maksat yapmak durumundayız. Ve din meselesi, tercih olayıdır. 

Biz tercih ederiz Allah (c.c) nasip eder. Yoksa maddi ve manevi istilası çok şu asrın, zelil mağdurları olarak nihayete eren bir hayatın veda edenleri oluruz .. Rabbimize tazarru ve niyaz ediyoruz ki, bu dini Kemâliyle yaşayıp, yaşatan muhlis kullarından eylesin.. Dua ile 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Şengül benek
Şengül benek - 3 yıl Önce

Aynen öyle

Ahmet Onal
Ahmet Onal - 3 yıl Önce

Aynen dediginiz gibi.
inandığımız gibi yaşamiyoruz maalesef,sonra da bi bakmisiz ki ,yaşadigimiz gibi inanmaya başlamisiz.

Dilek Doğrul
Dilek Doğrul - 3 yıl Önce

MALCOLM X
MALCOLM X - 3 yıl Önce

HE CANIM HE DENİR BU YAZİYA..
MÜKEMMEL..

Aişe Özipek
Aişe Özipek - 3 yıl Önce

Hocam sosyal medyadan sizi takip edebilir miyiz

SAHRA TURAN
SAHRA TURAN @Aişe Özipek - 3 yıl Önce

Aişe özipek kardeşim hesabınızı yazarsanız sizinle takipleşebiliriz..

Bir gül benek
Bir gül benek - 3 yıl Önce

Amin.velhasil gidişatımiz boylelikle iyiye gitmiyor.hakkiyla yapmıyoruz eksiklerimiz çok.. ama şunu iyi bilmek lazım...gonulden istersek yaparız.. neyi istemedik gönülden de rabbim vermedi.rabbim bizi kendine hakiki kul eylesin.gercek anlamıyla yürekten talip olursak hak yoluna..verecektir eminim

Bir gül benek
Bir gül benek - 3 yıl Önce

Amin.velhasil gidişatımiz boylelikle iyiye gitmiyor.hakkiyla yapmıyoruz eksiklerimiz çok.. ama şunu iyi bilmek lazım...gonulden istersek yaparız.. neyi istemedik gönülden de rabbim vermedi.rabbim bizi kendine hakiki kul eylesin.gercek anlamıyla yürekten talip olursak hak yoluna..verecektir eminim