HEM KEL, HEM FODUL!..

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

"Hem kel hem fodul" tam da bunlara yakışıyor.. 60 lı yıllar.. çocukluk yıllarım.. Kıbrısta Baş papaz Makarios'un hüneriyle dur-durak bilmeyen, ihtiyar, kadın, çocuk demeden hunharca işlenen toplu katliamların yaşandığı yıllar.. iyi hatırlıyorum; birisinin birine tepesi atmışsa olanca hıncıyla "Makariyooss!" diye hakaret yollu haykırırdı.. yaşadığım çevrede daha ağır hakaret yoktu...

O yıllarda kadınların ağlayan çocuklarını nasıl susturduklarını merak ediyorsunuzdur; "Makarios çocukları kesiyormuş, bak senin sesini duyarsa gelir seni de keser!!".. çok etkili susturma yolu...

Yunanistanda bu hunhar zalimin mevkidaşı bir adam çıkmış İslâm’ın bir din olmadığını, siyasi bir teşekkül olduğunu, Müslümanların da savaşçı ve yayılmacı insanlar olduğunu, Bunun İslam’ın karakteristik özelliği olduğunu ve Hz. Muhammed (A.S.M) Efendimiz de ümmetini talim ve terbiyelerinde bunları ders verdiği gibi hezeyanları savurup duruyormuş...

Elbette İslamın din olduğunu inatçı taassuplarının gereği olarak söyleyemez; o takdirde muharref, bozulmuş Hristiyanlık ve Yahudilik yerine son ve hak din olarak İslamı ve o dinin yüce Peygamberini çaresizce kabullenmiş olacak.. Bu mukaddes dinin Lahuti olduğunu, Allah tarafından geldiğini birçok Batılı feylesofların bile ikrar ettiğini duymamış olması mümkün değildir!..

Bu gayet inatçı zavallı adamlar zerre miktar akıldan nasipleri varsa selefleri olan bazı bahtiyar hakikate kavuşan, İslamla şereflenip, saadetlere nail olan mübarek zümrenin yolundan izinden gidip takip ederler.

Mu'cizat-ı Ahmediye Risalesinde geçen bazı meşhur olanlarını burada yad edeceğiz:

"Hem pek çok Yahudi üleması ve Nasara üleması, ikrar ve itiraf etmişler ki: "Kitablarımızda Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm'ın evsafı yazılıdır."

Hem Yehud'un meşhur ülemasından ve Nasara'nın meşhur kıssîslerinden, kütüb-ü sâbıkada evsaf-ı Muhammediyeyi (A.S.M.) gördükten sonra inadı terkedip imana gelenler, evsafını Tevrat ve İncil'de göstermişler ve sair Yahudi ve Nasrani ülemasını onunla ilzam etmişler. Ezcümle, meşhur Abdullah İbn-i Selâm ve Vehb İbn-i Münebbih ve Ebî Yâsir ve Şâmul (ki bu zât, Melik-i Yemen Tübba' zamanında idi. Tübba' nasıl gıyaben ve bi'setten evvel iman getirmiş, Şâmul de öyle.)

Hem ülema-i Yehud'dan İbn-i Bünyamin ve Muhayrık ve Kâ'b-ül Ahbar gibi çok ülema-i Yehud, evsaf-ı Nebeviyeyi kitablarında gördüklerinden, imana gelmişler; sair imana gelmeyenleri de ilzam etmişler.

Hem ülema-i Nasara'dan, bahsi geçen meşhur Buheyra-i Rahib ki; Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Şam tarafına amucasıyla gittiği vakit oniki yaşında idi. Buheyra-i Rahib, onun hatırı için Kureyşîleri davet etmiş. Baktı ki, kafileye gölge eden bir parça bulut, daha kafile yerinde gölge ediyor. "Demek aradığım adam orada kalmış!" Sonra adam göndermiş, onu da getirtmiş. Ebu Talib'e demiş: "Sen dön Mekke'ye git! Yahudiler hasûddurlar; bunun evsafı Tevrat'ta mezkûrdur; hıyanet ederler."

Hem Nastur-ul Habeşe ve Habeş Reisi olan Necaşî, evsaf-ı Muhammediyeyi (A.S.M.) kitablarında gördükleri için, beraber iman etmişler.

Hem Dağatır isminde meşhur bir Nasrani âlimi; evsafını görmüş, iman etmiş; Rumlar içinde ilân etmiş, şehid edilmiş.

Hem bunlar gibi Selman-ül Farisî, o da evvel Nasrani idi. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın evsafını gördükten sonra, onu arıyordu.

Hem Temim namında mühim bir âlim, hem meşhur Habeş Reisi Necaşî, hem Habeş nasarası, hem Necran papazları; bütün müttefikan haber veriyorlar ki: "Biz, evsaf-ı Nebeviyeyi kitablarımızda gördük, onun için imana geldik."

Gelelim Müslümanların savaşçı ve yayılmacı insanlar olduğu, Bunun İslam’ın karakteristik özelliği olduğu ve Hz. Muhammed (A.S.M) Efendimiz de ümmetini talim ve terbiyelerinde bunları ders verdiği gibi hezeyanlarına; sadece bir misal bu meselemizde olumlu yönde kanaat-i vicdaniye sahibi olmamız için yetecektir:

"Cây-ı ibret bir hâdise: Bir vakit, İmam-ı Ali Radıyallahü Anh, bir kâfiri yere atmış. Kılıncını çekip keseceği zaman, o kâfir ona tükürmüş. O kâfiri bırakmış, kesmemiş. O kâfir, ona demiş ki: "Neden beni kesmedin?" Dedi: "Seni Allah için kesecektim. Fakat bana tükürdün, hiddete geldim. Nefsimin hissesi karıştığı için ihlasım zedelendi. Onun için seni kesmedim." O kâfir ona dedi: "Beni çabuk kesmen için seni hiddete getirmekti. Madem dininiz bu derece sâfi ve hâlistir, o din haktır." dedi." (Mektubat, 22. Mektup)

Sübhanallah bu nasıl bir savaşçılıkmış böyle!.. Evet hakikat şu ki, Hz. Peygamber (A.S.M) savaşçı değil melek yetiştirmiş...

İslamda savaş yoktur. Savaş, cihangirlik, hükümranlık elde etmek, atom bombası atarak bir şehir ahalisini topyekün ortadan kaldırmak, toprak zaptetmek, sömürgecilik yapmak ve benzeri menfaatler elde etmek için yapılır...

İslamda cihad vardır. Cihad ya mütecaviz düşmana karşı müdafaa için ya da İslam'ın tebliğine mani olanlara karşı yapılır. Allahın dinini her tarafa ulaştırmak için yapılan her türlü faaliyet ve gayretler de cihad sınıfında değerlendirilir. Gayri müslimler, Müslümanlara saldırmadığı ve İslamı tebliğe izin verdikleri ve hak dine girmek isteyenlere engel olmadıkları sürece, kendileriyle savaşılmaz.

Yüce dinimiz, hayata önem vermiştir. Bir masumu katletmeyi bütün insanları öldürmeye denk tutar.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Aczimendi
Aczimendi - 3 yıl Önce

Allah ebeden razı olsun hocam.. Kaleminize küfre hançer olsun..