Yıl 1989…
“Bir sen kaldın inandığını hoyratça haykıran” diye başlamıştık hak ve hürriyet mücadelesine çünkü hürriyet olmazsa ne İslamiyet olurdu ne de insaniyet…
Zulmün ve zulmetin en kesif deminde karanlıkları yırtan bu haykırışımız bütün Anadolu yu sallamıştı ve Kemalistler azrailini görmüş gibi titreme ye başlamıştı.
Ne olmuştu n'oluyordu tam rejimin her şey yerli yerine oturdu dedikleri bir zamanda nereden çıkmıştı bunlar?
Bediuzzaman'ın, meşrutiyette hürriyete hitabından 80 sene sonra yeni bir şahlanış mıydı …
Rejimin tam da Risale-i Nur camiasını pasivize ettik dedikleri bir zamanda; Bediüzzaman’ın talebeleri yeniden şahlanmış ve hürriyet diye haykırıyorlardı.
Anadolunun sinesinden fışkıran bu mücadele öncelikle ve özellikle insanlık mücadelesiydi çünkü;
Hürriyet yoksa ne insanlık vardır… Ne de İslamiyet…
Risale-i Nur ikinci hizmet devresini başlatmış artık içtimaiyata ve siyasete müdahale ediyordu
Bu şahlanış yalnızca kemalistlere değil aynı zamanda rejimle barışmış “tatlı su Müslümanlarının da rahatsız etmişti”
Bu Aczmendiler nerden çıkmıştı … herkes şaşkın ve tedirgindi.
Allah’ın dostuna dost, düşmanına düşman bu yiğit Aczmendiler kimseden korkmuyordu…
“ Ölümle kıydık nikahı biz
Gireceğiz gerdeğe cihat sabahı biz.”
diyerek ölümüne meydanlara atılmış hilafet-i Muhammediye için canlarını fedaya hazırdılar.
Bediüzzaman’ın 1925'de yaktığı hürriyet, Kur'an ve iman meşalesi yeniden parlamıştı
Sanki Bediüzzaman yeniden hayatlanmış ve birçok bedende yeniden tecessüm etmişti…
Meydanlar küçük bediüzzamancıklarla dolmuştu . Risale-i Nur'u 'Bediüzzamansız' okumaya çalışanlara' Bediüzzamansız' risale olmayacağını gösteriyorlardı düşmana dehşet dosta muhabbet ve şefkat veren Aczmendiler Risale-i Nur’un 'Bediüzzamansız' yaşanmayacağını gösteriyorlardı
Oysa ki rejim;
Avrupai hayatı ve kıyafeti cemiyete yerleştirmiş
İslam harflerini kaldırmış…
İslami eğitim ve terbiye merkezleri olan; medrese tekke ve dergahları kapatmıştı. rejim tam da bin yıllık maziyi gömdüm dediği bir anda Aczmendiler çıkmış ve biz yok edilmeden İslam’ın bu üç kal’ası yıkılamaz diye haykırıyorlardı …
Ve Aczmendiler dağlar büyüklüğünde taşları olan azîm bir kaleyi tamire başladılar…
Hür avaz 30 sene önce başlayan bu haykırışın devamı ve son vuruşudur.
“ Dinler feryadımızı kalpler, öfkemiz ateştir,
Bu haykırış binler sene öncesinden duyulan nefestir.
Ruhlar yeryüzüne tekrar tekrar döner,
Ümmetin beklediği müjdeler hayatlanır hep birer birer
Hür avaz kükremeye başlayınca zulüm ateşi söner…”
Bu hürriyet mücadelesini anlatmaya devam edeceğiz inşaallah.
Vesselam…
Hayırlı hizmetlere vesile olur inşAllah