Ya dilendiğin de dilenci ise ?
•Dilenmek caiz midir?
•Dilenen kişiye yardım etmek doğru mudur?
•Tasavvufta dervişler ne için dilenirdi?
Asırlardır şahit olduğumuz ve yaptığımız birşeydir dilenmek. İnsan önce mülkün asıl sahibini idrak etmeli. Padişaha ulaşmak mümkünken kim neferlerinden yardım ister ki? Şüphesiz doyumsuz nefis..!
"Gerçekten rızıklar, insanı ecelinden daha ziyâde arar. Ve nerede olursa olsun onu bulur." [Suyuti, el-Camiu's-Sagîr]
İnsan rızkını arasa da, aramasa da Cenab-ı Hak bir sineğin nimetini unutmadığı gibi, şüphesiz İnsanın rızkını da unutmaz.
Dilenmek hakkında Hadisler;
"Cenâb-ı Allah, baş ağrıtan sâilleri (dilencileri) buğzeder."
"Sâiller dilenmede olan züll ve hakareti bilselerdi, dünya' da hiçbir sâil dilenmezdi."
"Fakr ve ihtiyacı olmaksızın dilenen kimsenin eline aldığı şey, ateştir."
"Üç günlük azığa mâlik olan kimse için dilenmek helal olmaz"
[Münâvi, Künûzu'l-hakâık]
Hadislerden anlaşıldığına göre, 3 gün boyunca kendisine yetecek yiyeceği olan, çok müşkîl duruma düşmeyen kişiye dilenmek haramdır. Hem kişi İnsanlardan ahz-ı mâl ettiğinde Rabbinin tükenmez hazine ve defilenelerinin, kendisine geldiği yolu da kapatır.
“Benim mükâfâtımı vermek ancak Allah’a aittir.” [Yunus Sûresi]
Deyip, rızkını ancak Allah'tan istemeli ve ancak onun nâmına bir şey kabul etmeli. "Zira insan ancak bir vasıtadır."
Kâinattaki her bir Beşer "âcizlik" sıfatı ile yaratılmıştır. Senin gibi bir fakirden neyi dilersin ? Senin de onun da rızkını veren Allah-û Teâlâ değil midir? Nitekim hepimiz Rabbimize karşı birer mütederviz( dilenen, isteyen)'iz. Dilenmek sadece tasını, kabını alıp, İnsanlara el açmak değildir. Günümüzde basitleştirdiğimiz, daha üslûplu bir tabir ile "Minnet eylemek".
Minnet etmek; Müslümanın ahlâkında yanlış bir davranıştır. Çünkü Rabbimiz İslam'ın şanını yüceltmişken, Müslüman kendini zillete mahkûm etmemeli. Minnet etmemek bir kibir emaresi değildir(tabi doğru kullanılıyor ise).
"Muhtaç olduğunuz şeyleri izzet-i nefs ile isteyiniz; zîrâ işlerin hepsi mukadderât-ı ilâhiyye ile cereyân eder." [ Aclûnî, Keşfü'l-hafâ ]
Hadiste belirtildiği üzere bir kişiden bir şey temenni edildiği zamanda, Müslümanlığın verdiği bir vakâr ile istenilmeli ve ufak da olsa bir hediye ile mukabele edilmeli. Bu en güzelidir.
O hâlde; hayatında hiç hediye kabul etmemiş, aç kalsa dahi Rabbinden başka kimseden rızık istememiş, minnet eylemektense ölümü tercih etmiş Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hz.' nin bu düsturunu , hayatımıza izn-i ilahi ile tatbik edelim.
DİLENEN KİŞİYE YARDIM ETMEK DOĞRU MUDUR ?
"...malı (nı Allah) sevgisiyle (yahut: mala olan sevgisine rağmen) akrabaya, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (Yolda kalmış yolculara), dilenenlere ve köle ve esirler (i kurtârmay) a veren, namazı (nı) dosdoğru kılan, zekâtı (nı) veren (kimselerin), ahidleşdikleri zaman sözlerini yerine getirenler (in), sıkıntıda ve hastalıkda ve muhaarebenin kızışdığı zamanlarda sabr-u metanet gösterenler (in birridir). Onlar (yok mu? îmanlarında ve birr-ü taat iddiasında) sadık olanlar onlardır ve onlar takvaya erenlerin de ta kendileridir." [Bakara suresi / 177]
"Onların mallarında sâilin (dilenenin) ve (iffetinden dolayı dilenmeyen) yoksulun da bir hakkı vardı." [Zâriyât suresi/19]
Demek kişinin malında Sâilin(dilenenin) de hakkı vardır. Verdiği zaman Allah namına vermeli ve Kendini ondan üstün bilmemeli.
"Verirken yüzünde âsâr-ı lütuf ve şefkat görünen, değerli şahsiyetlerde hayrınızı arayınız." [Hadis-i şerif]
Alçak gönüllülük ile riyâdan kaçınmalı, aksi halde veren el, ateş ehlidir. Ayet ve hadislerde belirtildiği üzere Saili azarlamamalı ve hoş söz etmeli.
Peygamber efendimiz (s.a.v) bir kimse kendinden bir şey istediğinde, vermeyeceği zaman susardı. Hayatın da kelime-i Şehadette ki لا 'dan başka "hayır" lafzını hiç kullanmamıştır.
Kişi vermeyeceği takdirde sünnet üzere susması en elzemidir.
TASAVVUF'TA DERVİŞLER NE İÇİN DİLENİRDİ ?
Sâillik, Dervişlerin nefsi terbiye yoludur. Yedi başlı ejderhaya yani nefse gem vurabilmek için "Keşkül-i fukara" denilen tası boyunlarına asıp, diyar diyar gezerlerdi. "şey'en Lillah" diyerek topladığı sadaka ve erzakı tekkelere götürürlerdi.
Büyük sûfîler de müridlerin kibrini kırmak ve mütevazi olmalarını sağlamak maksadıyla onları dilendirir, melâmet ehli ise kınanmak için hem dilenir hem de çevrelerinde toplananlara dilencilik yapmalarını emrederlerdi. Bu yüzden Bağdatlı bir sûfî, nefsine dilencilik zilletini tattırmadan ağzına bir lokma koymazdı (Serrâc, s. 253).
Kaynak: Hür Avaz
Güncelleme Tarihi: 09 Mart 2021, 22:21