Tek suçları Müslüman olmak!

Türk ve Müslüman âleminin en büyük yaralarından biri olan Doğu Türkistan, 1949’dan beri Çin zulmünün devam ettiği bir bölge. Burası başörtüsü takmanın, ibadet etmenin, sakal bırakmanın dahi yasak olduğu bir yer... Biz de bu konuda bir farkındalık yaratmak amacıyla Kutlukhan Şakirov’un sesine kulak verdik.

Tek suçları Müslüman olmak!

Hazırlayan: Uluslararası Fatih Sultan Mehmed Anadolu İmam Hatip Lisesi Genç Yazarları

Türk ve Müslüman âleminin en büyük yaralarından biri olan Doğu Türkistan, 1949'dan beri Çin zulmünün devam ettiği bir bölge. Burası başörtüsü takmanın, ibadet etmenin, sakal bırakmanın dahi yasak olduğu bir yer... Biz de bu konuda bir farkındalık yaratmak amacıyla Kutlukhan Şakirov’un sesine kulak verdik.

● Devlet tarafından dini ve kişisel hayata müdahale ediliyor mu? Ediliyorsa nasıl bir müdahale?

Evet, biz Doğu Türkistanlılar 7/24 gözaltında yaşıyoruz. İbadet etmemiz yasak, camilerimiz kapalı. ÇKP yetkilileri sürekli bizimle beraber, yatak odalarımıza kadar giriyorlar. Her şeyimiz, evimiz, malımız hepsi onların. Kolay bir şekilde bizleri suçlu gösterip hapishaneye veya toplama kamplarına gönderebiliyorlar. Türk ve Müslüman olan bilgili kişilerin hepsi hapishanede.  Namaza gidenlere, Müslümanlığı daha iyi yaşamaya çalışanlara daha kötü davranıyorlar. Onların zulmünden kurtulmanın tek yolu dinimizden dönmek. Biz bunu reddediyoruz.

ÇİN HAPİSHANELERİNDE 6 SENE

● Toplama kamplarında hiç bulundunuz mu? İnsanlar kamplara hangi sebeplerle alınıyor?

 Ben toplama kampına alınmadım ama Çin hapishanelerinde kaldım. Toplam 6 kez hapishaneye alındım; bir kez 5 sene, diğerlerinde ise 7-8 ay ve 1 sene gibi kaldım. İnsanların hapishaneye veya toplama kamplarına alınma sebepleri incir çekirdeğini doldurmuyor. Örneğin bir evde arkadaşlarınızla toplandınız, sizin hakkınızda bu evde Çin aleyhine toplantı yaptığınız yargısına ulaşıp kolayca sizi esaret altına alabiliyorlar. Şunu söylemek isterim ki Çin zulmü sadece hapishanelerde ve toplama kamplarında değil. Çin zulmü sokaklarımızda, evlerimizde, mahallelerimizde hâlâ devam ediyor.

● Toplama kamplarının günlük rutinleri nelerdir?

İlk olarak şunu belirtmek isterim ki toplama kamplarını ben görmedim ama şahitleri ile sürekli konuşuyordum. Komünizm prensiplerini ve ÇKP liderlerini ulu ve ihtiram gösterici şeylerle gün boyu övmek. Darplar,  tecavüzler, eziyetler, sorgular ve ölüm... Kısacası koskoca bir zulüm.

DOĞU TÜRKİSTANLI ŞEHİTLER NEREDE?

● Kamplarda ne gibi zulümler yapılıyor cinsel suçlar işleniyor mu? Hayatını kaybedenlerin naaşlarına ne yapılıyor?

Dediğim gibi orada kadın erkek demeden tecavüzler var. Hayatını kaybedenlerin naaşları ortadan kayboluyor. Doğu Türkistan halkı şehitlerini nerede olduğunu bilmiyor. Dünya zulme göz yumuyor sadece. Kadın erkek çırılçıplak küçücük bir odada aynı anda 40 kişi yıkanıyor

● Kampa alınan kişiler de yaş sınırı var mı? Küçük çocuklar kampa alınınca eğitim süreci nasıl ilerliyor?

Kampa alınan kişiler 15 yaş üstü… Yaşlılar da bulunmakta kamplarda. Hatta yaşı 80-90 olan kişiler bile var. Çocuklar için ayrı kamplar oluşturuluyor. Çince eğitimler veriliyor. Bizim çocuklarımızı Çin kültürü ile yetiştiriyorlar. Bu kamplardaki çoğunluğu, ebeveynleri hapis veya toplama kamplarında olanlar oluşturuyor.

ASİMİLASYON ÇALIŞMALARI

● Okullarda çocukları asimile etme çalışmaları yürütülüyor mu?

Evet, asimilasyon çalışmaları yürütülüyor. Anaokulundan liseye kadar tüm öğretim kurumlarında eğitim dili Çince. Çocukların kendi dilinde konuşmaları yasak. Öğrencilerin kılık kıyafetleri Çin kültürüne uygun olmak zorunda...

● Kamp dışında, evlerde, sokaklarda veya başka yerlerde baskı ve zulümler yaşanıyor mu?

Tabii ki... Biz, rutin hayatımız dahi gözetim altında yaşıyoruz. Kimimiz çiftliğinde namaz kılmak, kimimiz de iş yerinde dinî söylemlerde bulunmak gibi ithamlarla ağır cezalara çarptırılıyoruz. Evlerimize dahi karışıyorlar. Binalarımızın, dış dekorundan iç dekorunu kadar her yeri Çin kültürüne göre döşenmiş ve bezenmiş olması gerekiyor.

● Çok derinden etkilendiğiniz, unutamadığınız bir olayı bizimle paylaşabilir misiniz?

Her defa içeri alındığımda aylarca dayak yemem, vücuduma elektrik verilmesi,  sürekli sorgulamaya maruz kalmam, günlerce uyumama izin verilmemesi, gözlerim daldığında "Sen Allah'ı düşünüyorsun!" diyerek dövmeleri, arkadaşlarımın gözlerimin önünde şehit düşmesi rüyalarımı kâbusa çevirecek kadar etkilendiğim olaylar arasında...

ÇİN ZULMÜ ALTINDA

● Kâşgarlı Mahmut ile diğer Türk büyüklerinin kabirleri ve kültürel miras ne durumda?

Kültürel mirasımızın çoğu imha edildi. Türk dünyasının en kıymetli miraslarını yok ediyorlar. Türkistan halkını en çok zorlayan durum da bu. Atalarının mezarlarının Çin zulmü altında olması. Çin; kültür imhası yoluyla çocuklarımızı bizden çalıyor, geleceğimizi elimizden alıyor.

● Çin neden bu kadar baskı yapıyor ve zulümler neden basına yansımıyor?

Bence Çin, Doğu Türkistan’ın İslami ve Türk kimliğini kendine tehdit olarak görüyor. Ayrıca Doğu Türkistan’ın coğrafi zenginliklerine de göz diktiğini söyleyebiliriz. Ama korkuyor Müslüman Türklerden, çok korkuyor. Bu tür zulümlerin basına yansımaması mevzusuna gelecek olursam Çin Doğu Türkistan’ı dünyadan saklamaya çalışıyor. Çalışsa bile bunu başaramıyor. Dünya, Doğu Türkistan’daki zulmü biliyor ama çıkarlarını düşündüğü için insan haklarını ayaklar altına alıyor.

DÜNYA ZULMÜ BİLİYOR AMA ÇIKARLARINI DÜŞÜNÜYOR!

● Yurt dışına çıkış hususunda kısıtlamalar var mı?

Çin aslında Doğu Türkistan’ı üstü açık bir hapishaneye çevirmiş. Biz, beş seneden beri kimsenin Doğu Türkistan’a giriş veya oradan çıkış yaptığına şahit olmadık. Oradaki ailelerimizle irtibat kuramıyoruz. Ben, Türkiye'ye gelirken maddi durumum gayet iyiydi. Bütün mal varlığımı Türkiye'ye gelmek için harcadım. Çok büyük problemler yaşadım. Türkiye'ye gelmeme rağmen inanın ki bir defa bile rahat nefes alamadım. Aklım hep Doğu Türkistan'da, akrabalarımda, dostlarımda, Müslüman kardeşlerimde.

● Bizim üzerimizdeki sorumlulukları fark etmemiz adına ne yapmamız gerekiyor? Sizce üzerimizdeki sorumluluklar nelerdir?

Sizden elinizden geleni yapmanızı, hiçbir zaman oradaki mazlumların kardeşiniz olduğunu unutmamanızı istiyorum. Doğu Türkistan davası ile uykularımızı kaçıracak kadar dertlenirsek, samimi bir şekilde uğraşırsak bir sonuca ulaşacağımıza inanıyorum.

Recep Talha ve Bilal Taha      

***

Doğu Türkistan’da Ramazan

Gönüllere huzur, evlere bereket getirendir Ramazan. 11 ayın sultanı, bizleri rahmetiyle donatandır. Ancak bu rahmetten mahrum bırakılmış nice memleketler nice yuvalar vardır. Bunlardan biridir Doğu Türkistan. Hasrettir o eski Ramazanlara, sokaklarda şakırdayan çocuklara, rahmet dolu teravih namazlarına, ailece iftarlara ve daha nicesine.

Uygurlara her gün bedava yemek dağıtan bir yönetim. Ne hoş değil mi! Kulağa çok hoş geliyor. Ancak bir Müslüman olarak bunun insanların oruçlu olup olmadığını test etmek için yapıldığını hayal edin. Belki birçoğumuz içki, bira içme yarışması gibi alışık olmadığımız şeyleri duyduğumuzda garipsemişizdir. “Dinsiz işte, yapar her şeyi!” deyip geçiştirmişizdir.

SAHUR VAKTİ IŞIĞI AÇMAK BİLE SUÇ!

Peki ya bunun Müslüman toplumunda üstelik mübarek Ramazan ayında yapıldığını düşünün. İnsanların zorla toplanıp onlara tamamen aykırı müsabakaların yapıldığı memlekettir Doğu Türkistan. Oruç tutmak, iftar ve sahur yapmak, sahur vakti ışığı açmak bile suçtur. Onlar için meşru olan yalnızca Çin’in uygun gördüğü şeylerdir. Camilerde ezan sesi yerine komünist Çinin müzikleri yankılanıyor. Camiler Çin’in eğlence merkezleri hâline dönüşüyor.

Duydum ki Doğu Türkistan’da komşuluk ve dostluk bağlarını şüphe ve korku bulutları zayıflatmış; imamlar hapse, cemaat kamplara gönderilmiş. Caddelerde restoranlar tüm gün açık hâle gelmiş, oruçsuzlar zaten çoğalmış. Fakat daha çok gelir elde eden restoran sahiplerinin yüzü aksine hasretle kaplanmış. Sofralarda ise ne baba duası kalmış ne de çocuk cıvıltısı...

Adem KOÇ

DİRİLİŞ POSTASI

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER