Bir gün Güzellik ve Çirkinlik bir deniz kıyısında karşılaştılar. Ve dediler, “Haydi denize girelim."
Ve giysilerini çıkarıp sularda yüzdüler. Ve bir süre sonra, Çirkinlik kıyıya dönüp Güzelliğin giysilerine büründü ve yoluna gitti.
Ve Güzellik de denizden çıktı; ve kendi giysilerini bulamadı; ama çıplak olmak utandırıyordu onu; çaresiz Çirkinliğin giysilerine büründü. Ve yoluna devam etti Güzellik.
O gün bugün güzellik çirkinliğin, çirkinlik güzelliğin libasında gezermiş. Derler. Bu hikaye her ne kadar içinde bir cebr olsa da yarım yüzyıldır rolleri değişen kadınlarla erkekleri hatırlattı bana.
Evet kadınlar suçlu yuvalarını terk ettiler, asıl vazifelerini unuttular, çalışma hayatı, sosyal hayat derken bir çok yanlışa düştüler lakin..
Nasreddin hocanın dediği gibi hırsızın hiç suçu yok mu?
Kadın bu kadar maceraya atılırken erkek neredeydi?
Babası, ağabeyi, amcası, dayısı ve kocası nerelerdeydiler?
İnsaf düsturunu ölçü yaparak cevap verecek olsalar kaç erkek buna cevap verebilir.
Kadın erkek cemiyette bir çok rol üstlenir. Anne, baba, arkadaş, dost, komşu, vatandaş, vs. Son zamanlarda ise bu rollerin birbirine karıştığını, bir rolün diğerlerinin çok fazla öne çıktığını, rollerin değiştiğini anlamamak mümkün değil.
Fıtrat kadına anne olma, eve bakma, çocuğu büyütme; erkeğe evinin geçimini sağlama, idaresini yürütme gibi sorumluluklar yüklemektedir. Eşlerin bu rolleri zamanla değişti. Kadın genel olarak ev içindeki emek kadının vazifesi iken bir anda kadın dış kulvarda koşmaya başladı.
Şimdi de kadın baskın bir toplum olduk. Hazmedemiyoruz, kabullenemiyoruz ama bu baskın karakterlik kadına ait ise zıd olarak bir siliklik var demektir ki bu da erkeklere tekabül ediyor. Yani kimse üzerine alınmasın ama ortada bir gerçek var ve görünen köy kılavuz istemez.
Mesela kadın rolünü oynaması gereken tarafın ilişkilerde yükü sırtlaması, her şeyin sorumluluğunu üstlenmesi ev içindeki en basit onarım işlerinin dahi kendisine kaldığı, çocuklarla ilgili her şeyi kendisinin karşıladığı, sosyal ortamlarda aileyi ya da eşini tek başına temsil ettiği bir vasatta benim erkekten ne eksiğim var demesi tabii değil mi?
Öyle ya ekmeği almaya fırına giderse, markete, pazara giderse?
Okul idaresi anneden başka veli tanımazsa?
Hastane işleri hatta tamir vs. kadına aitse?
Fıtratın erkeğe biçtiği vazifeleri erkekte göremeyen kadının o boşluğu doldurması pek tabii değil mi?
Yuvasında hürmet gören kadın neden terk eder ki bu hürmeti !
Yoksa hürmet yok mu yuvalarda?
İşi felsefeye dökmeye hacet yok. Yediğinden yediren, giydiğinden giydiren, dünyadan bana üç şey sevdirildi derken üçüncü olarak Allah Resulüne sevdirilen kadın nasıl oldu da yuvasına sığmadı…
Sıcak ahırdan dana kaçmaz der eskiler. Yuva sıcaktı da kadın mı kaçtı?
Bekarlık sultanlıktır anlayışından evliliğe geçişte bilinç kaybı yaşayan erkekler eski sultanlık forsundan çıkamayınca evdeki hatunu kölesi zannetti, evinde el bebek gül bebek gibi büyüyen babasının kıymetlisi kızlarda bir hürriyet arzusu husule geldi.
Sonra çift maaş hayaliyle okumuş kız arayan embesilleri de unutmamak lazım. Ne de olsa nimetten sayılıyorlar yani istatistikleri etkiliyor böyleleri…
Ha birde anasının babasının evinde bir baltaya sap olmamış son ihtimal adam olur zannıyla gidip bir körpenin başına bela edilmesi de az değildir hani.
Bakın az kaldı unutuyorduk, bir de zorundan zoraki ehl-i tevekküller var. Ya Rezzaku Ya Allah diyen. Kendileri çalışınca Allah’ın Rezzak ismine helal geleceğini tahayyül eden zahidler. Kadının yaptığı oya, dantel, örgü vs. ile seyr-ü sülukunu tamamlayanlar.
Vel-hasıl bu misallerle yazının sonu gözükmeyecek.
Acaba analar kızlarına erkeğin eline muhtaç olma derken hep haksızlar mıydı?
Benim çektiklerimi çekme ayaklarının üzerinde dur derken? Kızlarına düşmanlıklarından mı dediler acaba?
Şunu unutmamak lazım ki bir yerde duvara “edep yahu” yazılıyorsa orada edep yoktur.
Bir yerde “çimenlere basmayın” yazıyorsa orada yeşile hürmet yoktur.
“eğer bugün kadınların sokaklarda erkekler gibi çalışmasından şikayet edip bu yazıları yazıyorsak erkeğin adı yok ki kadın o boş koltuğa oturmuş.
Eğrisi doğrusuyla gerçekler acıdır…
O yasak ağacın meyvesini de hz. Adem yedi zaten..
Sevgili Havva Annemiz, fanların çok tehlikeli sularda yüzüyor.. Amcaları neden ikaz etmemiş demeyesin sonra..
Yok hz. havva yedi de Allah cc hz. Ademi cennetten kovdu niye karina sahip çıkmadın diye