ORUÇ KEFFARETİNİ DOĞRU ANLIYOR MUYUZ?..

BİSMİLLAHİRAHMANİRRAHİM

Barla lahikasında geçen bir mektupta mühim talebelerinden Re'fet Bey'in, birden fazla ÖZÜRSÜZ gayr-i meşru bir tarzda bozulan Ramazan-ı şerif orucunun keffaretini nasıl ödemek gerektiğine dair sualine mukabil cevap olarak:

Üstad Hazretleri Hanefide muteber iki fıkıh kaynakların da bulunan cevazı da me'haz göstererek oruç keffaretine dair AZİMET, TAKVA ve CEVAZ, RUHSAT olmak üzere iki türlü hükümden söz etmiştir.

Buna göre azimet ve takva bakımından gücü kuvveti yerinde olup hali, sıhhati de müsait ise, her özürsüz bozulan Ramazan orucu için ayrı bir kefaret tutulmasını tavsiye ediyor.

İzin ve ruhsat ciheti ile de hepsine bir kefaretin yeteceğini beyan etmişlerdir.

Çünkü geçmişte yapılan çok sayıda bazı kabahat ve suçlar için bir kere cezalandırılmanın yeterli olduğuna dair Şeriatımızda müsaade vardır.

Keffaret orucu hakkında yaygın bir yanlış anlayış toplum da hüküm sürüyor ki o da şudur:

"Ömürde bir kere keffaret tutulsa bütün kabahatler için kafidir."

Bu anlayış tutulan keffaretten önceki suçlar için geçerli olabilir.

Daha önce tutulan bir keffaret orucu; daha sonra keffareti gerektiren bir durum için geçerli olamaz; ayrıca bir keffaret orucu daha tutmak icab eder.

Ramazan-ı Şerifte geceden niyetlenilen bir orucun özürsüz bozulması halinde; bu günaha ceza olarak başta köle azad etmektir ki, günümüzde memleketimizde tatbikatı yoktur.

İkinci olarak arka arkaya, ara vermeden altmış gün oruç tutulmasıdır.

Veya buna gücü yetmeyenlerin altmış fakire sabahlı akşamlı yemek yedirmesidir veya yüzyirmi fakire birer öğün yemek de verilebilir.

Bundan başka altmış fakire fidye olarak birer fıtır sadakası da verilebilir.

Verilecek fitre miktarı toptan bir fakire bir günde verilemez.

Peşpeşe fasıla vermeden altmış gün keffareten tutulur, bu keffaretin olmazsa olmaz şartıdır.

Bundan başka ayrıca bozulan oruçların günleri adedince tutulması gereken kaza oruçları da var ki, bunların peşpeşe, aralıksız tutulması gerekmez.

Bu takdirde kaza edilecek günler birden fazla ise o günler, altmışa ilâve edilince, günlerin adedi,ona göre 62, 63 ve daha fazla olabilir.

Ramazan-ı şerif orucundan başka hiçbir orucu bozmaktan dolayı keffaret gerekmez, kaza gerekir.

Yolculuk veya hastalık gibi özürler mazeret sayılmaz; bu gibi durumlardan dolayı bir gün dahi ara verilse, keffaret orucuna tekrar yeniden başlamak icab eder.

Kadınların Ayhalinde zarurete binaen keffaret orucuna ara verilir, âdet biter bitmez hemen akabinde devam edilir, yeniden başlamak icab etmez.

Ayhali biter bitmez devam edilmez de ara verilirse keffaret orucuna yeniden başlamak lazım gelir.

Keffarette nifas, lohusalık özür sayılmaz. Lohusalıktan önce başlanılan keffaret orucuna lohusalık müddeti bittikten sonra devam edilemez. Yeniden başlamak gerekir.

Keffaret orucu tamamlanmadan Ramazan-ı Şerif ayına girilse veya bayram günleri araya girse; keffaret orucuna yeniden başlamak gerekir.

Keffaret hem İBADET hem de CEZA manası taşıyor. İşlenen günahın dünyadaki karşılığı olup, hesabı, cezası ahirete kalmıyor.

Keffaretin bir başka GÜZEL TARAFI da, yüklediği ağır külfet ve zorluklar sebebiyle bir çok günahtan caydırıcı bir tedbir oluşudur.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Fehmi
Fehmi - 4 yıl Önce

Allah cc Ebeden Razı Olsun

Gülseren Berberoğlu
Gülseren Berberoğlu - 4 yıl Önce

Çok güzel.Verdiğiniz bilgiler için Allah razı olsun.

Okuyucu
Okuyucu - 4 yıl Önce

Allah razı olsun , çok yanlış bilinen bu hususlarda bize en doğru malûmatı verdiğiniz için.

Abdullah
Abdullah - 4 yıl Önce

Esselamun aleykum
Mevzu bahis kapısı geceden niyet edilen ramazan orucu ile başlayıp bitmiş Allah cc razı olsun
Burdan akla gelen peki niyet edilmezse keffaret gwrekmezmi

Tektaş
Tektaş - 4 yıl Önce

Allah razı olsun.tevafuk tam bugun merak etmiştim bu konuyu hazırca istifade ettim.Emeginize saglık.

M. Suludere
M. Suludere - 4 yıl Önce

A. Selâm.. Cenab-ı Hak Cümlemizden razı olsun, amin.. fıkhen geçerli bir mazereti, özrü olmadığı halde Ramazan orucuna niyet etmemek Allah'ın emrine isyan manası taşır.. bu dünyada keffaretle ödenecek bir kabahat değildir.. bunun cezası ahirete kalır, tevbe ve istiğfarla yalnız kaza gerekir.. Hanefî fukahasının hükmü böyledir.