OSMANLI HANEDANI'NIN SÜRGÜN EDİLMESİ

  Hilafetin kaldırılışı ve son Osmanlı hükümdarı Sultan Vahideddin Han’ın yurt dışına zorla gönderilmesinden sonra T.B.M.M. tarafından seçilen  Halife Abdülmecid Efendi’nin, 23 Ağustos 1944’te Paris’te Vefat edişinin 74. yılını bugünlerde yaşamaktayız.

   1 Kasım 1922’de bin küsur senelik saltanat kültürüne son veren ve Osmanlı Saltanatı'nı ortadan kaldıran Saltanatın Kaldırılması kanunun meclisten geçmesini müteakip 3 mart 1924’de de bu yüce milletin şerefle yüzyıllar boyu taşıdığı, uğrunda öldüğü Hilafet makamı bir kanunla kaldırıldı. Ümmet başsız bırakıldı. Umum Osmanlı hazine evrakları da Bulgarlar'a ot saman fiyatına satıldı.

   Kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk, bebek tam 155 kişiydiler. Osmanlı Hanedanı'nın tamamı bu 155 kişiydi. TBMM’nin, 3 Mart 1924’te kabul ettiği 431 sayılı kanun gereği apar topar beş parasız Türkiye dışına çıkartıldılar. İhraç edildiler.

   Şehzadelere 24 ile 72 saat, kadınlara bir haftayla 10 gün arasında önem sırasına göre değişen süreler tanınmıştı. 4 Mart 1924 gecesi, İstanbul Valisi Haydar Bey ve İstanbul Polis Müdürü, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 3 Mart 1924 günü kabul ettiği kanun maddesi gereği Dolmabahçe Sarayı'na gelerek Abdülmecid Efendi'ye durumu bildirdiler. O gece sarayda ne kadar insan varsa hepsini arabalara bindirip Sirkeci Tren Garı' ndan İsviçre’ye kadar bütün Avrupa’yı dolaşan “SİMPLON” isimli trene bindirildiler.

   İkişer bin İngiliz lirası ile sürgüne gönderilen hanedan mensuplarının Türk vatandaşlıkları ellerinden alındı. Türkiye’ye girmeleri, Türkiye’den hava yolları dâhil transit geçmeleri ve Türk topraklarında gayrimenkul edinmeleri yasaklandı. Mal varlıklarının tasfiyesine karar verildi.
Osmanlı Hanedanı'nın sürgün dönemi son derece şiddetli geçti. Çoğu hayatını çok zor şartlar altında sürdürdü. Beş parasız, yurtsuz, apartmanların bodrum katlarında, soğuk ve yağmurlu caddelerin kaldırımlarında, duvarlarından şırıl şırıl suların aktığı rutubetli odalarda can verdiler. İtildiler kakıldılar horlandılar, aç kaldılar. Buz gibi havalarda kamyon kasalarının içlerinde donarak öldüler. Hamallık yaptılar, mezar bekçiliği yaptılar, inşaatlarda kum taşıdılar, lağım temizlediler, suikastlara kurban gittiler, açlıktan öldüler ama asla kimseye el açmadılar. Bugün pek çoğu, kimsesiz, duvar kenarlarında ölen sokakta yaşayan insanların ölülerinin gömüldüğü belediye mezarlarında yatmaktadır.

   Sultan Reşad Han’ın torunu Emine Mukbile Osmanoğlu, sürgünde bulunduğu yılların değerlendirmesini yaparken;

   “…Biz Söğüt’ten elde kılıçla çıkıp Viyana’ya kadar gidenlerin torunuyduk. Biz hiçbir vakit Türkiye’nin fenalığını düşünmedik. Ama bu memlekete 600 sene hizmet ettikten sonra bir gece ansızın hazırlanmamıza bile müsaade edilmeden apar topar kovulduk. Diş değiştirirken kovuldum, Saçlarıma ak düştüğünde geriye dönmeme izin verildi”. demektedir.          

   Sultan Abdülhamid Han’ın torunu Osman Nami Osmanoğlu ise o zor ve acı dolu yılları şöyle tarif eder;

   “…Gurbeti, vatansızlığı anlayamazsınız. Hepimizin evinde Türk toprağı vardı. Yıllarca başucumda Çamlıca toprağı ile yattım. Aç kaldım, hamallık yaptım her işi yaptım. Keşke Türk topraklarında olsaydım da yine aç kalsaydım…”          

   Sultan Beşinci Murat’ın torunu, Ali Vasıb Efendi ise duygularını ancak şöyle dile getirebilir;

   “…Biz sürgün Osmanlılar, her baharda bir kere daha ölür, diriliriz… Bütün gençliğimiz, en güzel hatıralarımız, İstanbul’un baharı ile süslenmiştir.” 

YORUM EKLE
YORUMLAR
O.Akboğa
O.Akboğa - 4 yıl Önce

İ'la-yı Kelimetullah'ı ve İslamın izzetini 624 sene, 3 kıta 7 deniz ve 7 iklimde şerefle dalgalandıran ve yücelten Devlet-i Âliyye-i Osmaniyenin asil evlatlarına ve hanedan mensuplarına yapılan bu muameleyi unutursak kanımız kurusun. Soyu sopu hanedanı hatta babası bile belli olmayan din düşmanı bir İngiliz beslemesi çıkacak, bu milleti; bin yıllık inancından, tarihinden, kültüründen koparmaya çalışacak. Bin yıllık tarihimiz bunun delilidir ki; bu kahraman milleti; hayat damarları olan mukaddesat ve ruh köklerinden hiçbir fikir ve ideoloji koparamaz. Mayası İslamla yoğrulmuş ve tapusu şehit kanlarıyla alınmış bu İslam topraklarında kökü dışarıda hiçbir rejim ayakta duramaz.

güzelhan kebanlı
güzelhan kebanlı @O.Akboğa - 4 yıl Önce

Allahr azı olsun hocam, Hilafeti Muhammediye asm ünvanıyla şeriatı garranın icra ve tatbiki ile ittihadı İslam inşaAllah.

Aczimendi
Aczimendi - 4 yıl Önce

O hanedana bu zulmü reva gören zihniyet yerle bir oldu ve daha da olacak..Mahkem-i kübrada hesap vermeleri kolay olmayacak..