TOPYEKÜN S.O.S. VERİYORUZ!!!

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

"Sünnet-i Seniyenin mes'eleleri, hattâ küçük âdâbları, gemilerde hatt-ı hareketi gösteren kıblenameli birer pusula gibi, hadsiz zararlı, zulümatlı (karanlıklı) yollar içinde birer düğme hükmünde görüyordum. Hem o seyahat-ı ruhiyede çok tazyikat altında gayet ağır yükler yüklenmiş bir vaziyette kendimi gördüğüm zamanda, Sünnet-i Seniyenin o vaziyete temas eden mes'elelerine ittiba ettikçe, benim bütün ağırlıklarımı alıyor gibi bir hıffet (hafiflik) buluyordum. Bir teslimiyetle tereddüdlerden ve vesveselerden, yani "Acaba böyle hareket hak mıdır, maslahat mıdır?" diye endişelerden kurtuluyordum. Ne vakit elimi çektiysem, bakıyordum: Tazyikat çok. Nereye gittikleri anlaşılmayan çok yollar var. Yük ağır, ben de gayet âcizim. Nazarım da kısa, yol da zulümatlı... ne vakit Sünnete yapışsam; yol aydınlaşıyor, selâmetli yol görünüyor, yük hafifleşiyor, tazyikat kalkıyor gibi bir halet hissediyordum." (11 Lem'a, 3. Nükte)

"Evet şeriat-ı Muhammediye ve Sünnet-i Ahmediyede hiçbir mes'ele yoktur ki, müteaddid hikmetleri bulunmasın. Bu fakir, bütün kusur ve aczimle beraber bunu iddia ediyorum ve bu davanın isbatına da hazırım. Hem şimdiye kadar yazılan yetmiş seksen Risale-i Nuriye, Sünnet-i Ahmediyenin ve Şeriat-ı Muhammediyenin (A.S.M.) mes'eleleri, ne kadar hikmetli ve hakikatlı olduğuna yetmiş seksen şahid-i sadık hükmüne geçmiştir. Eğer bu mevzua dair iktidar olsa yazılsa, yetmiş değil, belki yedi bin risale o hikmetleri bitiremeyecek. Hem ben şahsımda bilmüşahede ve zevken, belki bin tecrübatım var ki; mesail-i şeriatla sünnet-i seniye düsturları, emraz-ı ruhaniyede ve akliyede ve kalbiyede (ruh, akıl ve kalb hastalıklarında), hususan (özellikle) emraz-ı içtimaiyede (cemiyetin, toplumun içine düştüğü problemlerde) gayet nâfi' birer devadır bildiğimi ve onların yerini başka felsefî ve hikmetli mes'eleler tutamadığını, bilmüşahede kendim hissettiğimi ve başkalarına da bir derece risalelerde ihsas ettiğimi ilân ediyorum. Bu davamda tereddüd edenler, Risale-i Nur eczalarına müracaat edip baksınlar.

İşte böyle bir Zâtın sünnet-i seniyesine elden geldiği kadar ittibaa çalışmak, ne kadar kârlı ve hayat-ı ebediye için ne kadar saadetli ve hayat-ı dünyeviye için ne kadar menfaatli olduğu kıyas edilsin. (11 Lem'a, 8. nükte)

Hem fert, hem aile, hem de cemiyet, toplum olarak sos veriyoruz!.. evet domates, biber, soğan sarımsak sosu vermiyoruz...

Topyekün millet olarak "imdat bizi kurtaracak kimse yok mu!?" diye canhıraş feryatlar  basıyoruz!..

Tekirdağın Çorlu ilçesinde psikolojik problemler yaşayan zavallı bir kız çocuğu ulu orta arzusu yerine gelmiyor diye; annesine bed muamelede bulunmuş...

Ne kadar eli kalem tutan yazar çizer takımı varsa yemeyip içmeyip linç kampanyası başlattılar...

Yahu Allah insaf versin, hele bir sakin olun şampiyonlar (!) problemin kaynağına inin, bu zavallı çocuğun bu hallere düşürülmesinin altındaki sebepleri inceleyin!..

Gelmek istediğim husus şudur: Hz. Bediüzzaman bu millete dinsizliği zorbalıkla aşılamak isteyen bedbahtlara şöyle sesleniyordu: " Ey bedbaht ehl-i dünya ben ne sizi ne dünyanızı düşünüyorum, ben gelecek nesli düşünüyorum. Şimdi ektiğiniz dinsizlik tohumları elli sene sonra nasıl meyveler verecek onu düşünüyorum." demiştir.

Maatteessüf mübarek Üstadımızın kaygılarında ne kadar isabetli olduğunu bu zamanda bizler yaşayarak görüyoruz;

Öyle ya; gayet verimli bir araziye diken, çalı tohumları ekip, tatlı güzel karpuz kavun meyveleri alabileceğine inanabilir misin?..

Bu zavallı kızcağız ve türlü türlü ibtila ve fısk-u fücur girdaplarında bocalayan gayesiz, hedefsiz nesillerimiz; kimi italyadan, kimi Fransadan kimi Avrupanın bilmem hangi ülkesinden alınıp bu biçare millete zorla dayatılan felsefi kanunların eseri değil midir?..

Evlalarının iman ve ahiretini umursamaz bir vurdumduymazlık içine düşürülen zavallı ana-babalar; batı medeniyetinin bizlere hediyesi olan zalimane nizamların meyvesi değil midir?

Kusura bakmayın beyler! Yanlış adreste geziniyorsunuz.. Çare aranıyorsa doğru çözümler bulunmalı; bu milletin huyuna, ahlakına örfüne ananesine göre bir nizam kurulmalı, ilahi kanunlar tatbik edilmeli ve sünnet-i seniyye hayatı yaşanmalı.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Abdurrahim Çağan
Abdurrahim Çağan - 4 yıl Önce

Allah cc razı olsun. Islami hayatın maddi ve manevi kurtuluşa sebeb olduğunu anlamayı Cenab ı Hak cc bu millete ve bütün insanlığa anlamayı nasib etsin. Âmin

Mehmed Tarık
Mehmed Tarık - 4 yıl Önce

Hem kendimizi hem hanelerimizi kemalizmin eğlenceli yaptırımlarından kurtarıp Sünnet-i Seniyyeye ittiba yoluna elzem girmeliyiz .

Aczimendi
Aczimendi - 4 yıl Önce

Kesinlikle ve mutlaka aynen de belirttiğiniz maddeler uygulanmalı..Evladının ahlâk ve imanından evvel dünya hayatını ilk plana alan anne ve babaların böyle muameleleri hak ettiğini düşünüyorum..