ÜSTELİK HÜZÜN VE KEDERDEN ESER YOK...

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Uzun sayılabilecek epeyce bir zamandan beri hüküm süren kuraklık, yağmursuzluk ciddi sıkıntıların arefesinde olduğumuzun emaresi gibi duruyor.. Her tarafta yapılan yağmur dualarından da maalesef gözle görünen bir fayda sağlanamıyor...

Özellikle müslümanların ahvaline bağlı olarak gelişen maddi ve manevi sıkıntıların temelinde yatan sebeplere nazar ettiğimiz de görüyoruz ki bütün bu olup biten keşmekeş vaziyetlere bizim amellerimizdeki, ahlakımızdaki, yanlışların davetiye çıkardığını ibret ve hayretle görüyoruz.. üstelik ağlamak ve hüzün ve keder, niyaz ve hazînane yalvarmak ve pek ciddî nedamet ve tövbe ve istiğfardan eser yok...

Bu manadan olarak İsrailoğullarının yaşadığı pek sıkıntılı bir kuraklıkla ilgili nakledilen bir menkıbe dikkatimizi celbediyor:

Hz. Musa (A.S) zamanında şiddetli bir kuraklık başgösterir. İnsanlar, hayvanat, nebatat susuzluktan kırılır adeta.. epey zamanlar damla yağmur düşmez, yapraklar sararıp, toprakta çatlamalar olur. Hz. Musa kendine inananları alıp yağmur yağması için defaetle yağmur duasına çıkar.

Hazret ve bütün mü'minler Cenab-ı Allah'a yalvarıp, yakarıp niyazda bulunurlar. Fakat Cenab-ı Hak onların duasını kabul etmez ve kaç gün devam ettilerse bir türlü yağmur yağmaz...

Bu durum karşısında Musa Aleyhisselam nasıl bir hatalı davranışın duanın kabulüne mani olduğunu merak etmeye başlar ve "Yüce Allah (c.c) bizim dualarımızı niçin kabul buyurmuyor, acaba büyük bir günah mı işledik?" diye düşünür ve Tur-i Sina'ya çıkarak şöyle yalvarır:

"Ya Rabbi! Kulların diz çökerek sana el açıp dua ediyorlar! Sen ise onların yalvarışlarına bakmıyor ve niyazlarını kabul buyurmuyorsun. Acaba bilmediğimiz büyük bir günahımız mı var?"

Allah (c.c.) kendisine vahyederek şöyle buyurur:

"Ya Musa! aranızda fitne fesat çıkaran nemmam, yani laf götürüp getiren dedikoduculuk yapan biri var. Ben içinde söz taşıyıcılık eden bir insanın bulunduğu bir cemaatin duasını kabul etmem."

Böylece Hz. Musa yapılan dua ve niyazların kabul edilmemesinin sebebini öğrenir. Bu sefer bu kötü ahlak sahibinin kim olduğunu öğrenmek için Hz. Musa:

"Ya Rabbi! İçimizde bulunan fitneci, söz taşıyıcı nemmam kimdir? Bize onu bana bildir de hemen aramızdan çıkaralım ki duamız kabul olsun" deyince, Cenab-ı Allah (c.c.) Musa Aleyhisselam'a hitaben:

"Ben sizi nemmamlıktan, dedikoduculuktan, laf taşıyıcılıktan men ediyorum, bundan sakınmanızı emrediyorum. Ya Musa! O nemmamın kim olduğunu size haber vermek suretiyle sana bildireyim de, bende mi nemmam olayım? Bunu yapmam. Hepiniz birden tövbe edip ve bundan sonra bana yalvarın ki dualarınızı kabul edeyim ve size bol bereketli rahmetler yağdırayım."

Musa Aleyhisselam Tur-i Sina'dan ayrılıp, ümmetinin yanına döner ve Cenab-ı Hakla aralarında geçen mükalemeyi anlatır.

Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri Emirdağ lahikası'nda geçen meselemizle ilgili bir suale verdikleri güzel cevap şöyle:

"Altıncı Nokta: Yağmursuzluk bir musibettir ve ceza-yı amel (işlenilen cürümlerin karşılığı) bir azabdır. Buna karşı ağlamakla ve hüzün ve kederle, niyaz ve hazînane yalvarmakla ve pek ciddî nedamet ve tövbe ve istiğfar ile karşılamak ve sünnet-i seniye dairesinde, bid'alar karışmadan, şeraitin tayin ettiği tarzda dergâh-ı İlahiyeye iltica etmek ve dua ve o hale mahsus ubudiyetle mukabele etmektir.

Hem böyle umumî musibetler, ekser nâsın hatasından geldiği cihetle, o insanların ekseri, -kısm-ı a'zamı- tövbe ve nedamet ve istiğfar etmekle def'olur.

Biz Risale-i Nur şakirdleri dünyaya çok ehemmiyet vermediğimizden, dünyaya yalnız Risale-i Nur için baktığımızdan, bu yağmursuzlukta dahi o noktadan bakıyoruz. İşte Denizli'de mahkemeye verilen cüz'î bir kısım Risale-i Nur, sahiblerine iadesinin aynı zamanında, burada dahi bir kısım zâtlar yazmağa başlamaları aynı vaktinde, bu yağmursuzlukta bir derece rahmet yağdı..." (Emirdağ Lahikası)

YORUM EKLE
YORUMLAR
Bayram Demirkol
Bayram Demirkol - 3 yıl Önce

Allah razı olsun abim.